Grup |
Buradan yeni bir grup açabilir veya daha önce tanımlanmış bir gruba katılabilirsiniz.
Grup ismini şu şekilde tamamlayabilirsiniz;
... Okulu / Kursu Öğrencileri
... Gönüllü Grubu
... Sendikası Mensupları
... Apt. / Mah. / İlçesi Sakinleri
... Cami Cemaati
... Firması Çalışanları
... Müdürlüğü / Belediyesi Personelleri
... Kurumu / Şirketi Çalışanları
|
Kurum Ünvanı |
Eğer herhangi bir şirket / tüzel kişilik adına kurumsal bağış yapıyorsanız, (ve kurumun sahibi / resmi temsilcisi iseniz) kurum adını girebilirsiniz. Okullar, sınıflar, kamu kurumu çalışanları vb. gruplar adına yapılan işlemlerde grup bağışı seçeneğini kullanabilirsiniz.
|
Ad Soyad | |
e-Posta Adresi | |
Cep Telefonu | |
Bağış Tutarı | ₺ |
Faaliyet | |
Bağış Türü | |
Bağış Bölgesi | |
Sadece öncelikli bölgeler listelenmektedir; serbest seçerseniz, en öncelikli yerde kullanılır |
|
Sözlükte “artma, arıtma; övgü ve bereket” manalarına gelen zekât, terim olarak Kur’an’da belirtilen sınıflara sarf edilmek üzere dinen zengin sayılan Müslümanların malından alınan belli payı ifade eder. Örfte bu payın maldan çıkarılması işlemine de zekât denilir.
Zekât Mükellefiyeti
Tam Mülkiyet: Burada tam mülk veya tam mülkiyetle kastedilen, o malın hem aynının hem de menfaatlerinin sahibinin tasarruf yetkisi ve gücü altında bulunmasıdır. Yani mal hem mükellefin tasarrufu altında bulunacak, hem de ona başkalarının hakkı taalluk etmeyecek ve o maldan hâsıl olan fayda mükellefe ait olacaktır.
Nemâ: Sözlükte “artmak, çoğalmak, gelişmek” anlamındaki nemâ terim olarak hakiki ve takdirî olmak üzere ikiye ayrılır. Hakiki nemâ malın gerçek anlamda artışını ifade eder ve toprak ürünleri, ticaret malları, hayvanlarla define ve madenler bu grupta mütalaa edilir. Takdirî (hükmî) nemâ ise bir malın potansiyel olarak artma, arttırılma ve çoğalma özelliğine sahip bulunması sebebiyle fiilen artış gerçekleşmese bile artıcı (nâmî) nitelikte sayılmasıdır. Altın, gümüş ve para böyledir.
Havâic-i Asliyye:Zekâta tâbi mallarda aranan şartlardan biri de o malın kişinin aslî ihtiyaçlarını karşılayacak miktardan fazla olmasıdır.
Nisab: Artıcı özellikte ve aslî ihtiyaç dışı mallar ancak muayyen bir miktara ulaştığında zekâta tâbi olur. bir kimsenin zekât mükellefi sayılması için belirlenen zenginlik sınırının (nisâb-ı gınâ) 595 gr. gümüş, 85 gr. altın, 40 koyun, 5 deve ve 30 sığır olduğu genel kabul görmüş, diğer mallarda nisabın da altın ve gümüş nisabına göre takdir edileceği ifade edilmiştir.
Havelânü’l-havl: Bir malın zekâta tâbi olması için üzerinden bir kamerî yılın geçmesidir.
Borç Karşılığı Olmama:Bir malın zekâta tâbi olması için aranan tam mülk ve aslî ihtiyaçlardan fazla olma şartlarının tabii sonucu olarak elde mevcut bir malın ödenecek bir borcun karşılığı olmaması gerekir.
Zekât Verilecek Yerler
Zekât, Tevbe sûresinin 60. âyetinde gösterilen sekiz sınıfa verilir. “Sadakalar (zekâtlar), Allah tarafından bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, o (zekât)ların toplanmasına memur olanlara, kalpleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (azat edilecek) köle (ve esir)lere, (borcunu veremeyecek olan fakir) borçlulara, Allah yolundaki (mücahid)lere, muhtaç kalan yolculara mahsustur. Allah hakkıyla bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”
a) Fakirler ve Miskinler: Âyette zekât verilecek ilk iki sınıf olarak zikredilen bu iki zümre, şüphesiz tabii ve aslî ihtiyaçlarını temin edemeyecek derecede yoksul olanları ifade etmektedir.
b) Âmiller: İlgili âyette belirtilen üçüncü sınıf “zekât işlerinde çalıştırılan memurlar” anlamına gelen âmillerdir. Kur’an’ın âmilleri zekâttan pay almayı hak eden sekiz sınıftan biri olarak zikretmesi, zekâtta toplama ve dağıtım işinin bir kurum tarafından yapılması gerektiğine de işaret etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber döneminden itibaren zekâtın âmiller vasıtasıyla toplandığı bilinmektedir.
c) Müellefe-i Kulûb: Kalpleri kazanılmak, İslâm’a ısındırılmak veya kötülüklerinden emin olunmak istenen yahut Müslümanlara faydalı olacakları umulan kişileri ifade eder ve bunlar Müslümanlar ve gayri müslimler olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan zekât verilerek kalpleri kazanılan gayri Müslimlerin kendilerinin veya kabile fertlerinin İslâm’a girmeleri umulur yahut ondan ve onun yakınlarından gelebilecek kötülüklerden korunulur. Müslüman olanlara zekât verilerek kalplerini İslâm’a daha çok ısındırma, İslâm’a yeni girmiş olanların İslâm’da sebat etmelerine ve eski çevresini İslâm’a davet etmesine destek olma, sınır bölgelerinde görev yapan Müslümanlara yardım etme, etkili konumda olup başkalarının Müslüman olmasına tesir edecek kişileri destekleme gibi amaçlar güdülür.
d) Köle ve Câriyeler: İlgili âyette zekât verilecek beşinci sınıfı belirlerken kullanılan “fi’r-rikāb” ifadesiyle de köle ve câriyeleri kölelik boyunduruğundan kurtarmak için zekâttan harcama yapılacak kimselerdir.
e) Borçlular: Borcu olan, ayrıca nisâb miktarı malı bulunmayan kimselerdir. Geçim masrafları, mesken edinme, tedavi masrafları, çocuğunu evlendirme gibi sebeplerle borçlanan kimselerle yangın, sel, deprem ve kaza dışında bir sebeple iflâs eden kimseler ile iki aile veya iki köy halkı arasında kan ya da mal davalarından çatışma çıkar ve fitne alevini söndürmek için tarafları razı edecek malı vermeyi taahhüt edip hiçbir karşılık beklemeyen kimseler bu sebeple borçlanırsa bu borçluya zekât verilir.
f) Allah Yolunda: “Allah yolunda” anlamına gelen bu tabirin Allah’ın rızasına uygun ve O’na yaklaşmak amacıyla yapılan her türlü hayırlı işte çalışan, İslâm’ın yücelmesi için bilfiil yoğun çaba içinde olan herkese zekât verilir.
g) Yolcular: “Allah yolunda” anlamına gelen bu tabirin Allah’ın rızasına uygun ve O’na yaklaşmak amacıyla yapılan her türlü hayırlı işte çalışan, İslâm’ın yücelmesi için bilfiil yoğun çaba içinde olan herkesi kuşatan geniş bir kapsamı vardır. Çeşitli baskılarla yerini yurdunu terketmek zorunda kalan mülteciler, kalacak yeri veya oturacak evi olmadığı için ortalıkta kalmış kimselerdir.
Sepetiniz şu anda boş